Böbrek, esas olarak kompleks bir kan filtre sistemidir ;
Ekskretuvar, regülatör ve hormonal fonksiyonları vardır, büyük moleküllü proteinler hariç kandaki herşey böbrek tarafından filtre edilir.
Böbrek fonksiyonları yetersiz kaldığında hastanın diyaliz yöntemleri ile desteklenmesi gerekir.
Renal transplantasyon son dönem böbrek yetersizlikli hastalarda artık kabul edilmiş bir tedavi yöntemidir.
Halen dünyada bir yılda yaklaşık 30.000 böbrek nakli yapılmaktadır.
Hayvanlarda ilk eksperimental böbrek nakli 1902’de Viyana’da Dr.Emerich Ulmann ve ABD’de Alexis Carrel tarafından yapıldı.
İlk böbrek nakli, 1954’de, tek yumurta ikizleri arasında Boston’da gerçekleştirildi.
Donör hücreleri ile alıcı serum arasında ilk direkt cross-match 1965’de Dr.Terasaki tarafından önerildi ve başarılı oldu. Bu çalışmaların başarısı donör kaynağı olarak kadavra’dan nakillerinde gündeme gelmesini sağladı.
1967’de Thomas Starz ilk başarılı karaciğer naklini gerçekleştirdi.
Aynı yıl Dr.Christian Bernard ilk başarılı kalp naklini gerçekleştirdi.
1968’de ilk pankreas nakli, ABD’de gerçekleştirildi.
1970’lerde beyin ölümü kavramının gelişmesi, beyin ölümlü hastalarda kalbi çarpıyor diye ventilasyonun ve yoğun bakım desteğinin verilmesinin anlamlı olmadığının ortaya konulması önemli bir aşama oldu.
Türkiye’de ilk böbrek nakli, 3.11.1975 yılında Mehmet Haberal ve ekibi tarafından yapılmıştır ve yine aynı ekip ülkemizde 1978 yılında ilk kadavra naklini gerçekleştirmiştir.
6 Mart 1980 tarihinde T.C.Diyanet İşleri Başkanlığı organ naklinin dinen caiz olduğuna dair resmi görüş açıkladı.
Bursa’da ilk kadavra canlı nakil 29.12. 1988 yılında, ilk canlı kadavra nakil ise 14.03.1989 yılında Dr.Bülent Oktay ve ekibi tarafından yapılmıştır.
TRANSPLANTASYON VE YOĞUN BAKIM
Organ transplantasyonları başarılı cerrahi teknikler, ilerleyen immünosüpresif tedavi yöntemleri, yoğun bakım şartlarındaki gelişmelerle günümüzde önemli bir yol katetmiştir.
Yoğun bakım ünitelerinde tanısı konmuş, kalbi çarpan, beyin ölümlü donörler transplantasyon için major bir organ kaynağıdır.
Transplantasyon çalışmalarında yoğun bakım hekimi, potansiyel donörü belirleyen, hastalık veya travma’dan hemen sonra tedavide yer alan ve beyin ölümü gerçekleşmesi esnası ve sonrasındaki organ desteğini sağlayıp, organ bağışı yapılmışsa bağışlanan organların kalitesini koruyan çok önemli bir role sahiptir.
Beyin ölümlü organ donör adaylarının yaklaşık %77’sinde ölüm nedeni kafa travmasıdır. Diğer önemli nedenler intrakraniyal kanama, beyin tümörü ve anoksik beyin hasarları olarak sıralanabilir.
Beyin ölümünün nörolojik olarak belirlenmesinden sonra hedef transplante edilecek organları korumak ve fonksiyonlarını monitorize etmektir.
Klasik ölüm olayı insanlarda bir anda gelişmemekte, beyin ölümünden sonra tedricen organların da fonksiyonlarının bozulması ve hücre fonksiyonlarının durması yoluyla olmaktadır.
Hayat destek sistemlerinin (respiratörler, mekanik ve farmakolojik sirkülasyon destekleme sistemleri, monitorlama teknikleri) gelişmesiyle bu seyiri yavaşlatmak, hastada beyin ölümü olsa da, diğer organ fonksiyonlarını allogreft olabilecek kailtede tutabilmek mümkündür.
Potansiyel donör organları; Böbrekler 72 saate, Pankreas 20 saate, Karaciğer 18 saate, Kalp-Akciğer 4-6 saate kadar soğuk iskemiye dayanır.